27 Nisan 2011 Çarşamba

İstanbul 'Dünya Tasarım Başkenti' olabilecek mi?

Daha iyi bir dünya için tasarım” sloganıyla yola çıkan International Council of Societies of Industrial Design (ICSID) 1957’de kurulmuş büyük bir uluslararası organizasyon. ICSID 2008’den bu yana, iki yılda bir şehri Dünya Tasarım Başkenti (World Design Capital) seçiyor. Amaç tasarımın gücünü kullanarak o şehirdeki ekonomik, sosyal ve kültürel gelişimi hızlandırmak.

2008’de Torino, 2010’da Seul, 2012’de ise Helsinki Dünya Tasarım Başkenti seçilmiş.
2014’te Dünya Tasarım Başkenti seçilebilmek için 24 ülkeden 56 şehir başvurmuş. Temmuz 2011’de seçici kurul toplanarak 56 şehirden üçünü kısa listeye bırakacak. Daha sonra bu şehirler ziyaret edilecek ve yapılacak son toplantıda bir tanesi 2014 Dünya Tasarım Başkenti ilan edilecek. Duyduğum kadarıyla İstanbul da başvuran 56 şehrin içinde yer alıyor.

Nisan başında Helsinki’de bir toplantıda (Dünya Tasarım Başkenti Helsinki 2012) WDC Helsinki 2012’nin iletişim ve pazarlamasıyla ilgili yöneticilerinden birinin sunumunu izledim. Helsinki’nin bu süreçte neler yaptığını, iletişim ve pazarlama stratejilerini, yapılan örnekleri anlatan yönetici, 2014 yılı için en iddialı ve en şanslı aday şehrin İstanbul olduğunu belirtti.

MARKA SÖZÜ: HAYATIN İÇİNDE TASARIM
Helsinki’de çok canlı bir tasarım dünyası olduğu belirtiliyor. Şehirde 10 bin civarında profesyonel tasarımcı yaşıyormuş. Helsinki’deki endüstri ve iş hacminin yüzde 15’i tasarımla ilgiliymiş. Finlandiya, bazı kuralları kabul ederek ve öngörülerde bulunarak Helsinki’nin tasarım başkenti olması için başvurmuş:
  • Tasarım, iyi rekabetin en önemli unsurlarından birisidir ve rekabet avantajı yaratır.
  • Bu sürecin sonunda tasarıma olan ilgi ve bilinç artacaktır.
  • Finlandiya tasarım düşünen öncü ülkeler arasındadır. Dünya kamuoyundaki imajı bu şekilde pekişmelidir.
  • Rekabet avantajını tasarımla elde eden şirketlerde anlayış, hoşgörü ve kârlılık artar.
  • Halk, iyi tasarım ve kötü tasarımın farkını anlamaya başlayacaktır.

AÇIK ŞEHİR HELSİNKİ: İNSANLAR İÇİN ŞEHİR
WDC Helsinki 2012 ile birlikte Finlandiya’da kültürel bir değişim başlamış. İnsanlar, Helsinki’nin tasarım merkezi haline gelmesi için hazırlanmışlar. Herkes ilham verici bir şekilde ve aktif olarak kendi ortamını ve çevresini geliştirmek için çaba harcamış.

Kentsel alanlarda yaşayan insanların karşılaştığı, büyük etkiye sahip sorunlara çözüm aranıyor. Tasarımı aynı zamanda çevresel ve kentsel sorunları çözmek için nasıl kullanacaklarını araştırıyorlar. Helsinki dışında da aynı sorunları-zorlukları yaşayan topluluklara, bu toplumların çözümleri ve başarılarına erişip bir ağ oluşturuyorlar.

NASIL BİR ORGANİZASYON?
Bu çalışmaları Helsinki Belediyesi ve çevresindeki dört belediye, Finlandiya Ulusal Hükümeti,  Aalto ve Helsinki Üniversiteleri, iş dünyası, STK’lar ve tasarım çevreleri birlikte organize bir şekilde yürütüyorlarmış. Dünya Tasarım Başkenti Helsinki 2012 Komitesi’nin başkanlığını ise Nokia’nın eski başkanı Olli-PekkaKallasvuo yürütüyor. International Design Foundation, Helsinki 2012 Dünya Tasarım Başkenti için bir plan hazırlamış.


PAZARLAMA VE İLETİŞİM STRATEJİSİ
Tasarımın insan hayatının bir parçası olduğu gerçeğinden yola çıkarak insana  odaklanmayı hedeflemişler. Dünya Tasarım Başkenti Helsinki 2012’nin pazarlama ve iletişim stratejisi, tasarımın daha iyi şeyler yapmanın çözüm yolu olduğu fikrine dayanıyor.

Temel strateji: Tasarım mümkün olan en iyi çözümü arar. Yenilikçi tasarım kullanımı sadece ürünü değil, aynı zamanda hizmet ve yaşamı da daha iyi hale getirir. Tasarım hayatımızı ve çevremizi daha iyi yapar. Strateji, tasarımın ne olduğu değil, tasarımla neler yapılabileceği arayışından yola çıkmış. Çeşitli hedef kitleler belirlemişler ve onlara verilecek temel mesajlar kurgulanmış.
  • Finlandiya halkına:  İnsanların bu sürecin bir parçası olduğu ve cesaretlendirilmesi gerektiği mesajını vermek için açıklık ve şeffaflık politikası uygulanmış.
  • Uluslararası kamuoyuna: Finlandiya tasarım düşünebilen öncü ülkelerden biridir imajı pekiştirilmek istenmiş.
  • İş dünyası ve şirketler: Rekabet avantajını en iyi tasarımla yakalayabilirsiniz.
Halkın, iyi tasarım ve vasat tasarımın farkını anlaması için çabalaması amaçlanmış. Aynı anda çok farklı hedef kitlelere seslenmek durumunda kalmaları önemli zorluklardan birisini oluşturmuş. Yani hem tasarımla direkt ilgili insanlar  ya da tasarım bağımlısı diyebileceğimiz bir grup, hem de tasarımla hiç ilgisi olmayan insanlara aynı anda mesaj verilmek istenmiş.

İletişim yöneticisi “Bizim için en zoru tasarımla hiç ilgisi olmayan gruptu. Eğer onlara direkt tasarımla ilgili bir mesaj verirsek ya da bir şey gösterirsek hemen reddetme durumu vardı. Bu nedenle mesajı farklı ve uygun bir yolla, engelleri kaldıracak şekilde vermemiz gerekiyordu” diyor.


‘İNSANLARIN NEYİ ANLAMASINI İSTEDİK?
 “Tasarım her yerde. İyi veya kötü, dokunulabilir veya dokunulmaz olabilir. Tasarımın günlük yaşamımızda iyi ya da kötü etkileri vardır. İyi tasarım işlevsellik ve tüketiciyle ilgilidir. Bu yüzden tasarımın iyi olup olmadığını belirleyecek olan sizlersiniz. İyi bir tasarım hem hayat standartlarını yükseltir hem de ekonomik gelişmeyi artırır. Kısacası her şey tüketiciye bağlıdır.”


Helsinki bu mesaj doğrultusunda çalışmalarını hayata geçirmeye başlamış. Umarım Helsinki’deki yöneticinin iddia ettiği gibi, 2014 Dünya Tasarım Başkenti olarak İstanbul seçilir ve biz de böylesine heyecan verici bir süreç yaşarız.

MediaCat yazılarımın linki: http://www.mediacatonline.com/Home/YazarDetay?haberid=51547

25 Nisan 2011 Pazartesi

Rosser Reeves: MadMan’in gizli kahramanı

Rosser Reeves, reklam tarihine USP (Unique Selling Proposition) teorisinin mucidi olarak geçmiştir. USP kısaca üründeki benzersiz satış önermesini bulup ön plana çıkarmaya dayalı bir reklam yaklaşımdır. Reeves hakkında yapılmış bir çalışma, onun teorisinin kıymetinin bir göstergesi olarak, en çok ekonomik kriz zamanlarında anlaşılmasına ve takdir edilmesine işaret eder.

Rosser Reeves’in USP yaklaşımı her büyük fikir gibi, aşırı basitleştirilip şablonlaştırılmaya son derece uygundur. Tıpkı, geliştirilip çeşitlendirilmeye uygun olduğu gibi... Örneğin Reeves’in yaratıcı üslubunun o dönem Amerikan reklamcılığında görülen, soyut dışavurumculuk ya da pop art akımlarının etkisi altında reklamlar yapmak eğilimine bir tepki olduğu öne sürülmüştür.Rosser Reeves 1955 yılında, Soğuk Savaş’ın en sıcak günlerinde, Sovyetler Birliği ile maç yapmak üzere Moskova’ya giden Amerika Birleşik Devletleri satranç takımının kaptanıydı. Reeves aynı yıl Ted Bates & Company’nin de yönetim kurulu başkanlığını üstlenmişti...

Dünyanın en iyi satranç oyuncularından birinin, reklam mesajlarının zihinlere en etkili ve en ucuz nasıl ulaşabileceği konusuna kafa yormuş olması, reklamcılık tarihinin en bereketli buluşmalarından birini oluşturur.

Hiç kuşku yok, Rosser Reeves reklamı, satranç tahtasına da hakim olan bir mantık ve akıl yürütme içerisinde ele almış olmasaydı, reklamcılık bugün olduğu yerde olamazdı. Yönettiği reklam ajansının özgün satış vaadini özetlerken Reeves de aynı temayı vurgular: “Bu ajansı diğer ajanslardan ayıran en önemli özellik; mantığı reklama taşımamızdır.”

Rosser Reeves reklamın amacının satış olduğuna inanan reklamcılardandı. Günümüzün sevilen dizilerinden MadMan’in kahramanı Don Drapper için Reeves’in profesyonel başarılarının model olarak kullanıldığı belirtiliyor.

Rosser Reeves 1952 Başkanlık seçimlerinde Eisenhower’ın kampanyasını yürütmüş ve bazı çevrelerin “Amerikan Başkanını, diş macununu satar gibi satıyor”... şeklindeki eleştirisine maruz kalmıştı. Bu eleştirinin nedeni, Reeves’in başkan adayı Eisenhower için televizyonlarda 20 saniyelik reklam spotları yayınlatmasıydı. Siyasetçilerin kendilerini bu şekilde tanıtmasına tarihte ilk kez rastlanıyordu. Birçok kişi için siyasetçilerin kendilerini uzun ve sıkıcı nutuklar kadar yirmi saniyelik reklamlarla da anlatabileceklerini kabullenmek kolay olmamıştı.

Başlangıçta direnenler arasında, Reeves’in, gözlüklerini çıkarmasını, televizyon çekimlerine farklı kıyafetlerle katılmasını ya da konuşmasını önündeki notlardan yararlanarak yapmasını istediği, General Eisenhower da vardı.

Eisenhower kampanyasının tüm spotlarını Reeves bizzat kendi yazmıştı. Bu filmlerde Eisenhower her seferinde sıradan bir Amerikalının ülke sorunlarıyla ilgili bir sorusunu yanıtlıyordu…

1950’lerin efsane reklamcısı Reeves, 1960’larda Bill Bernbach’ın yaratıcılık devrimini estirmesinden etkilenmiş ve emekli olarak başka alanlarda çalışmıştır.

15 Nisan 2011 Cuma

MediaCat'in 10.yıl kapak sergisi

MediaCat, Türkiye'nin lider Pazarlama ve Pazarlama iletişimi dergisi 19.uncu yılında. Gelecek yıl MediaCat'in 20.yılını kutlayacağız.

Yayın yönetmenliğini yaptığım MediaCat benim için her zaman çok özel. Birden 9 yıl öncesine gittim. Türkiye gibi ortalama 5 yılda bir ekonomik kriz yaşanan bir ülkede sınırlı bir hedef kitleye yayımladığımız bu dergiyi 10 yıl yaşatabilmek bizi çok duygulandırmış ve heyecanlandırmıştı. Bu nedenle de MediaCat’in 10.yılında özel bir takım projeler, kendimize özgü 10.yıl etkinlikleri tasarlamıştık.

En önemlilerinden bir tanesi MediaCat Marketing Forum'du. 2002 yılında “Tüketici Yüzyılında Pazarlama” temasıyla başladık. Bu etkinliğimiz her yıl büyüyerek devam ediyor ve bu yıl da “Simplicity&Inovation” temasıyla 29 Kasım’da gerçekleşek.

Bir başka 10.yıl kutlama fikri ise MediaCat’in kapaklarını özel olarak yaptırmaktı. İstedik ki 10.yılında MediaCat’in kapaklarını reklam sektörünün ustaları tasarlasın.

Bu uygulamayı sadece 10.yıl için düşünmüştük ancak hala devam ediyor. Bu yıl Selçuk Demirel kapaklarıyla karşınıza çıkıyor dergi.

2012'de MediaCat'in 20.yılında neler yapacağız? Fikir geliştirmeye çalışıyoruz. Ama ben 20.yıla geçmeden sizinle 10.yılımızdaki MediaCat kapaklarını paylaşmak istedim. Reklam ustaları tarafından tasarlanan bu kapaklar, hala çok güncel, hala çok yaratıcı kapaklar.
Ocak, 2002 Tasarım: Hulusi Derici, Kapak Konusu: Sektör 2001 ekonomik krizinden büyük bir kayıpla çıktı.

Şubat 2002, Tasarım: Emre Senan Kapak Konusu: Yaratıcılık.

Mart 2002, Tasarım: Ahmet Kip Kapak Konusu: Kim aldatıyor? Niçin aldatıyor? Her yönüyle müşteri sadakati.

Nisan 2002, Tasarım: Sait Aytemur Kapak Konusu: Reklamcılar gençliği keşfetti.

Mayıs 2002, Tasarım: Alinur Velidedeoğlu Kapak Konusu: Kurallara uymak şart mı yani!

Haziran 2002, Tasarım: Serdar Erener Kapak Konusu: Spor pazarlama (Dünya Kupası)

Temmuz 2002, Tasarım: Hakkı Mısırlıoğlu Kapak Konusu: Kristal Elma.

Ağustos 2002, Tasarım: Feridun Hürel Kapak Konusu: Yaratıcılık ölçülebilir mi?

Eylül 2002, Tasarım: R. Paul McMillen Kapak Konusu: Pazarlama iletişimi sektörü AB'ye hazır mı?

Ekim 2002, Tasarım: Mehmet Ural-Ali Anıl-Kiraz Kurdaş Kapak Konusu: Siyasal iletişimde -sorumluluk gerektiren- yeni ufuklar.

Kasım 2002, Tasarım: Yavuz Turgul Kapak Konusu: P.O.P. Satış noktası savaşları.

Aralık 2002, Tasarım: Metin Aroyo Kapak Konusu: Eğlence Pazarlaması.

8 Nisan 2011 Cuma

Tasarım Alaturka

John Hegarty, “Reklamcılık parlak beyinleri sanattan uzak tutmanın en iyi yollarından biridir” diyor.
MediaCat Tasarım 2009 yılında geliştirdiğimiz bir fikirdi. Yaratıcı kişilerin enerjilerini yeterince sergileyemediğimiz, okurlarımıza, sektöre yeterince tanıtamadığımız düşüncesinden yola çıktmıştık. Ne de reklam sektöründeki yaratıcılar diğer sanatçılardan farklı olarak ürettikleri tüm ticari işlerde kendilerine çizilen sınırlar içerisinde hareket ediyorlardı. Onları kimsenin sınırlamayacağı, yaratıclıklarını özgürce gösterebilecekleri çalışmalar çıksın istedik.
Bugüne kadar 7 adet MediaCat Tasarım üretildi. Hepsi birbirinden değerli eserler. İlkini Uğurcan Ataoğlu yaptı. Daha sonra sırasıyla Hulusi Derici, Volkan İkiler liderliğinde Concept ekibi, İlkay Gürpınar, Kurtcebe Turgul, Ozan Varışlı ve Ayşe Bali.

Bu ayki MediaCat Tasarım'ın konusu Alaturka Tasarım ve Ayşe Bali’den. Alaturka’nın anlamı sözlüklerde “Eski Türk töre, gelenek, görenek ve hayatına uygun, Doğuluca, alafranga karşıtı” olarak geçiyor. Mecazi anlamı ise düzensiz, yöntemsiz. Ayşe Bali neden Alaturka sorusuna şöyle yanıt arıyor:

“Belki alafranga ofislerde, alafranga hayatlar sürdüğümüz halde hepimizin özünde bir miktar alaturka olduğu için… Belki her yerde olan bitenden bunca haberdar oldukça, dışarı değil içeri bakmak taze geldiği için… Belki de kapakta Orhan Gencebay’ı görme fikri hoşuma gittiği için…”

Alaturka Tasarım’ın bazı bölümlerini burada paylaşıyorum. Tamamını www.tasarimalaturka.com sitesinden görebilirsiniz.


4 Nisan 2011 Pazartesi

Eli Acıman: Modern Türk reklamcılığının kurucusu


Türk reklam tarihine damgasını vurmuş olan Eli Acıman’ın hayatı ve hayatındaki dönüm noktaları reklamcılık ve medya tarihimizin de kilometre taşlarını oluşturur.

1919’da istanbul’da doğan, 1936’da Saint Joseph Lisesi’nden mezun olan Eli Acıman, 1939 yılında Paris’e gider ve gazetecilik okur. Vitali Hakko’nun isteği üzerine ilk reklamını Eylül 1943’te Şen Şapka için hazırlar. 1944’te Vitali Hakko ve Mario Began’ın ortaklığı ile Faal Reklam Acentesi’ni kurar. Bu ortaklık 1950 yılına kadar devam eder.

Türkiye’nin savaşa girmese de büyük ekonomik sıkıntılar çektiği yıllarda reklamcılığa başlayan Eli Acıman Sultanhamam Selvili Çıkmazı’nda Vitali Hakko’ya ait deponun penceresiz bir odasını ofis olarak kullanır. Bir yıl sonra para kazanmaya başlayınca Cağaloğlu yokuşunda tahta bir evin üst katına taşınan Acıman, o ofisin kendisi için Hilton Otel’i gibi olduğunu daha sonra birçok kez yinelemiştir.

1957 yılında Afif Erdemir ve Nesim Natan ile 50’şer bin lira sermaye koyarak Faal Ajans’ı kuran Eli Acıman, 12 yıl sonra ajansı ortaklarına teslim ederek Amerika’ya gider. 3,5 yıl boyunca J. Walter/Thompson’da yazar ve müşteri direktörü olarak çalışır. 1960 yılında Türkiye’ye dönmeye karar veren Eli Acıman, dört ay boyunca J. Walter/Thompson Paris ofisinde yaratıcı danışman olarak çalışır.


Amerika’dan döndükten bir süre sonra ortaklarından ayrılır. 1965 yılında Faal’den iki ajans doğar. Afif Erdemir Yeni Ajans’ı kurar. Eli Acıman ise Acıman Ajans’ı.

Amerika’dan yeni dönen Eli Acıman, orada çoğu ajansın, kurucularının adını taşıdığını tespit etmiştir. “Bizde neden böyle olmasın?” der ve Faal Ajans’tan ayrılırken yeni kuracağı ajansın adının Acıman olmasına karar verir. Gazeteye verdikleri eleman ilanı için gelen mektuplarda zarfların üzerinde ajansın adının genellikle Manajans olarak kısaltılarak yazıldığını görünce Acıman adını Manajans olarak değiştirir.

Reklamcılıkta birçok ilke imza atan Eli Acıman 1972 yılında Uluslararası Reklamcılık Derneği’nin Türkiye kolunu kurar ve 1987’ye kadar başkanlığını yapar. 1985’te ise Reklamcılar Derneği’nin kurucu başkanı olur.

1985 yılında J. Walter/Thompson’la kurduğu ortaklık sonucunda ajansın adı Manajans/Thompson olur.

1990 yılında Avrupa Reklam Ajansları Birliği (EAAA) sekizinci altın madalya ödülünü Eli Acıman’a verdi. Avrupa Topluluğu’nun toplumsal ve ekonomik hedeflerine hizmet eden reklamların yaratım ve iletişimine en çok katkıda bulunan yedi Avrupalının layık görüldüğü bu madalyanın sekizincisine Bay Acıman layık görülmüştü.

Ülkemizin modern reklamcılık tarihi bir insan ömrüne sığacak kadar kısa olsa da alınan yol bir hayli uzun. Ve bu uzun yolun pek çok kilometre taşında karşımıza Eli Acıman çıkıyor. Bay Acıman 70 yaşına kadar reklamcılık yaptı ve mesleğini yaptığı yıllar boyunca sürekli tekrarladığı cümle ise şuydu: “Aşkla bağlandım bu mesleğe”

Bay Acıman 12 Ocak 2011’de aramızdan ayrıldığında ardında yalnızca Manajans’ı değil, ilkeleri oturmuş büyük bir reklam endüstrisi bıraktı.

1 Nisan 2011 Cuma

‘Ya kadın olsaydın?’

KADER'in 275 kadın kampanyası kendi mecrasında devam ederken, bu kampanyayı destekleyen bir başka kampanya internete düştü. Bu viral kampanya, kadının siyasette ve parlamentoda varolmasının önündeki sorunları bir başka açıdan ele alıyor.

Türkiye’deki üç büyük siyasi partinin genel başkanları kampanyanın odağına konulmuş ve onlara “Ya Kadın Olsaydın?” diye soruluyor. Kampanyada liderlerden kadınların siyasetteki temsil sorununa ilişkin empati kurarak seçimlerde aday belirlemeleri isteniyor.

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a “Ya Kadın Olsaydın Tayyip Bey?” sorusu soruluyor. Daha sonra ise sorunun yanıtıyla devam ediliyor: “Misafir ağırlayacaktın. Siyaset yerine börek yapacaktın.”


Kampanyada ayrıca tüm liderlere kadın milletvekili oranını yüzde 50’ye çıkarmaları ve listelerinde yarı yarıya kadın aday göstermeleri durumunda kadın seçmenlerin sonuna kendilerini destekleyecekleri sözü veriliyor.

Kucağında bir bebek, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na çok benzeyen bir kadın fotoğrafının yanında ise şu sözler yer alıyor: “Ya Kadın Olsaydın Kemal Bey? Bebek bakacaktın. Muhalefet yerine mama yapacaktın.” Bugünün siyasi anlayışı yüzünden meclisteki kadın milletvekili oranının sadece yüzde 9 olduğunu belirten reklam, “13 Haziran 2011 Sabahı 275 Kadın Milletvekili” sloganıyla tamamlanıyor.


Ojeli tırnaklarıyla MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’ye tek yumurta ikizi kadar benzeyen, örgü ören bir kadın fotoğrafının yanında yer alan metin ise şöyle başlıyor: “Ya kadın olsaydın Devlet Bey? Örgü örecektin. Meclisi rüyanda görecektin.” Son derece esprili, bir o kadar da etkili kampanya, bakar bakmaz insanı gülümsetiyor.



KA.DER birbirinden etkili siyasi kampanyalar yaptıran bir sivil toplum kuruluşu olarak tanınıyor ve bu alanda etkisini, ağırlığını hissettiriyor. Diğer sivil toplum örgütleriyle karşılaştırıldığında sıfır bütçeli kampanyaların etkisi ve gücüyle fark yaratıyor. Görünen o ki bundan sonra KA.DER kampanyalarını destekleyen yan kampanyalara şahit olmaya devam edeceğiz.