30 Haziran 2011 Perşembe

Hulki Aktunç: Reklamcı-edebiyatçı, edebiyatçı-reklamcı

Şiir, öykü ve romanlarıyla edebiyat alanında birçok ödül kazanan kendi deyimiyle reklamcı-edebiyatçı ya da edebiyatçı-reklamcı Hulki Aktunç dün gece aramızdan ayrıldı. Hulki Aktunç kendisini şöyle tanımlardı: “Ben bir dil adamıyım. Dil Adamı derken uzman bir dilci anlamında değil de, Türkçe’nin bir hastası olarak söylüyorum.”

1990’da yayımladığı Büyük Argo Sözlüğü uzun yıllar en iyi satan kitaplar arasında yer aldı. Aktunç Türkçe’de kullanılan reklam-edebiyat benzeşmesini şöyle anlatıyordu: “Türkçe’de ‘reklam yapma kardeşim’, ‘bırak şimdi reklamı’, ‘reklam ettin bizi ya mahvettin’ gibi deyimler vardır. Burada reklama yöneltilen ince eleştiri aynı şekilde edebiyata da yöneltilmektedir. ‘Bırak şimdi hikayeyi, bırak şimdi romanı ya’, ‘edebiyatı bırak ya, konuşacaksan doğru konuş’ gibi”

Reklamcılığa 1972 yılında gazetede gördüğü bir düzeltmen ilanına başvurarak Manajans’ta başladı Hulki Aktunç. O da bir dönemin tüm edebiyatçıları gibi yolu reklam sektöründen geçenlerden. Ancak Aktunç’un diğerlerinden farkı gelip geçici bir reklamcı-edebiyatçı olmaması.

Hayatımız Reklam kitabı için yaptığım söyleşide reklamcılığı için şöyle diyordu: “O düzeltmen ilanı ile başlayan serüvenim bence bahtı iyi birinin serüvenidir. O sırada bambaşka bir yere de girebilirdim. Denk düştü. Bay Acıman’dan çok şey öğrendim. Her şeyden önce şunu öğrendim; 1974 yılında Kıbrıs Savaşı sırasında işler durdu, telefonlar kesildi, krizler yaşadık. O zaman şöyle söylemişti: ‘Çocuklar biz yine işimizi düşünelim, 15 gün sonra telefon çalar ve her şey yeniden başlar, peşini bırakmayın.’

Kadere bakın ki Bay Acıman’la birkaç ay arayla bu dünyayı terk edip gitti büyük usta.

1980 yılında 12 Eylül darbesinin olduğu, ortalığın allak bullak olduğu gün kendi ajansı Yaratım’ı kurdu Aktunç. Uzun süre FCB ile ortaklık yürüttü. 1999’da Reklamcılar Derneği Başkanlığı’na seçildi ve iki dönem bu görevi sürdürdü.

Hulki Aktunç, reklam sektöründe çalışan birçok edebiyatçının tersine reklamcılığından utanmadı. Reklamcılığa para kazanmak için başlamış olsa bile bu mesleği hiçbir zaman küçümsemedi: “Ben reklam ajansına girdiğimde zaten edebiyatçıydım. Yazdıklarımı yayınlıyordum. İlk kitabım 1976’da yayınlandı. Bu süre içinde 24 kitabım yayınlandı. Bunların içinde bir tek kişinin hazırlamasının çılgınlık sayılabileceği “Büyük Argo Sözlüğü” de var. Reklam ve edebiyatı birbirine ters, birbirine karşı alanlar olarak görmenin herhangi bir sebebi olduğunu sanmıyorum.”

HULKİ AKTUNÇ'UN REKLAM GÜLÜ

“Bence BMC” ya da ucuz detarjan ABC için “Farkı fiyatı” gibi sloganların yaratıcısı Hulki Aktunç, rüzgar gülünden esinlenerek oluşturduğu “Reklam Gülü” modeliyle reklam üretim sürecini şöyle tanımlıyordu:

Güzeli bulmak her zaman güç ve çileli. Çünkü güzel her gün, hatta her an değişir.

Reklamlar dörde ayrılır: Doğru-Güzel, Doğru-Çirkin, Yanlış-Güzel, Yanlış-Çirkin.

Tüm mesele Doğru-Güzel olanı yaratabilmek. Doğru, ürünün kendisinde ve pazarın koşullarında yatar. Doğru adeta yemeğin malzemesidir. Güzel ise kafada yatar. O da yemeğin lezzeti, baharatıdır… Doğruyu bulmak için yazarın bilimsel disiplinlerle, ekonomiyle, pazarlamayla bir hayli düşüp kalkması gerek.

Uzun süre kanser hastalığı ile mücadele eden Hulki Aktunç hayatı boyunca ürettiği eserleriyle her zaman aramızda olacak.

29 Haziran 2011 Çarşamba

Cannes Lions 2011: Titanyum, Film Craft, Creative Effectiveness büyük ödülleri

Cannes Lions ödülleri bu yıl Film, Film Craft, Creative Effectiveness ve Titanium & Integrated Lions ödül töreniyle son buldu. Yaratıcı Etkililik diyebileceğimiz Creative Effectiveness kategorisi yarışmaya ilk bu yıl eklendi.

Titanium &Integrated (Titanyum ve Entegre) kategorisinde 480 başvurudan 32 iş kısa listeye kalabildi. Integrated büyük ödülü Outdoor kategorisinde de büyük ödülü kazanan "Decode Jay-Z with Bing" işiyle Droga5 New York'a giderken Titanium Grand Prix'ye layık iş bulunamadı. İzlemek için:

Film Craft (Film Prodüksiyon) kategorisinde bu yıl 1322 başvuru arasından 116 çalışma kısa listeye kaldı ve 12 altın, 17 gümüş, 24 bronz ödül dağıtıldı. Droga5 New YorkPuma için hazırladığı ‘After Hours Athlete’ işiyle büyük ödülü evine götüren ajans oldu. İzlemek için: http://www.youtube.com/watch?v=CoxCF1xZ7Pk


Leo Burnett Melbourne'nün film başvurusu olan  ‘See the Person’ işi ise Grand Prix for Good ödülünü kazandı. İzlemek için: http://www.youtube.com/watch?v=DxRQ1A8kAvI

Yarışmaya bu yıl eklenen Creative Effectiveness Lions  kategorisine  142 başvuru oldu. 10 işin kısa listeye kaldığı kategoride büyük ödülü BBDO London PepsiCo için hazırladığı ‘Sandwich’ reklamı  ile kazandı.

YILIN AJANSLARI

Cannes Lions 2011 yılın reklam ajansı  AlmapBBDO Sao Paulo seçilirken, ikinciliği Wieden+Kennedy Portland üçüncülüğü ise BBDO New York aldı.

Yılın bağımsız ajansı  Wieden+Kennedy Portland seçildi. İkinci, Droga5 New York ve üçüncü ise Jung von Matt Hamburg oldu.

Cannes Lions 2011: Direkt, Medya, Siber ve Promo büyük ödülleri

"American Rom" isimli çalışma Romanya'ya ilk kez Cannes Lions'ta büyük bir başarı kazandırdı ve Rumen reklamcıların hem Direkt, hem de Promo kategorilerinde iki büyük ödülü evlerine götürmelerini sağladı. McCann Erickson Bükreş, Kandia Dulce isimli reklamveren için yaptığı bir haftalık "şaka" kampanya adeta Rom isimli ürünün tüketicisine Coca-Cola'nın yıllar önce bilmeden yaşattığı isyanı bilerek yaşattı. Rom şekerleme ürününü tanıdık Romanya bayraklı ambalajından çıkararak bir haftalığına Amerikan bayrağı ambalajına koyan ajans tüketicinin milli duygularını harekete geçirerek eski ürünlerini yeniden talep etmelerini sağladı. Kampanya sosyal medyada halkın %67'sine ulaşmış. (Kampanyanın tanıtım filmini şu linkten izleyebilirsiniz: http://www.contagiousmagazine.com/2011/06/cannes_lions_4.php)



Media Lions büyük ödülü bu yıl Güney Kore'ye gitti. Cheir Worldwide, Seul ajansının Tesco için hazırladığı kampanyada amaç insanların ayağına marketi götürmek olmuş. Özellikle iş çıkış saatlerinde metrolardaki ekranlarda sanal mağazalar oluşturulmuş, alışverişçiler telefonlarındaki QR koduyla alışverişlerini yapmışlar ve malzemeler eve vardıklarında kapıda kendilerine teslim edilmiş. İzlemek için: http://www.canneslions.com/work/direct/entry.cfm?entryid=3631&award=101


Cyber Lions büyük ödülü ise bu yıl üç çalışmaya birden gitti. Google Chrome "The Wilderness Downtow"n ile Chris Milk/Santa Monica büyük ödülü kazanırken, Old Spice için sosyal medyada yaptığı "Responses" isimli kampanyayla  ile Wieden & Kennedy, Portland da büyük ödül kazanan diğer ajans oldu.


R/GA ise Innovative Thunder's "Pay With a Tweet" isimli çalışmayla büyük ödülü evine götürdü.

İzlemek için: The Wilderness Downtown: http://www.google.com/events/cyberentries/wilderness_downtown.html

Pay with a Tweet: http://vimeo.com/19539225

27 Haziran 2011 Pazartesi

Cannes Lions Yaratıcılık Festivali Büyük Ödülleri: Film, Gazete, Outdoor

58. kez gerçekleştirilen Cannes Lions şimdiye kadar kullandığı "Cannes Lions Advertising Festival"-Cannes Lions Reklam Festivali ismini bu yıl "Cannes Lions Creativity Festival"-Cannes Lions Yaratıcılık Festivali olarak değiştirdi. 9500 delegenin izlediği, 29.000'e yakın projenin yarıştığı, 50'den fazla konferans, workshop ve seminerin gerçekleştirildiği festivalde ödüller de sahiplerini buldu.


Film Lions büyük ödülü Nike için yaptığı "Write The Future" isimli çalışmasıyla Wieden & Kennedy, Amsterdam'a gitti. Aslında bu çok da sürpriz olmadı. Gösterime girdiği Mayıs 2010'dan bu yana bu reklam Cannes Film Lions için en iddialı işler arasında gösteriliyordu. (Filmi şu linkten izleyebilirsiniz:

Press Lions ise "Heaven and Hell" isimli çalışmasıyla JWT S anghai aldı. Böylece Çin ilk büyük ödülünü evine götürmüş oldu.


Outdoor Lions Microsoft arama motoru Bing için hazırladığı "Decode Jay-Z" çalışmasıyla Droga5'a gitti. Outdoorun gelecekte nerelere varabileceğini gösteren çalışmada, ünlü rap şarkıcısı Jay-Z'nin otobiyografisi havuzların tabanlarından, büyüdüğü apartmanın duvarına, sokaklardan, billboardlara kadar her yerde sergilenmiş. Droga5'a aynı zamanda "Decode Jay-Z" çalışmasıyla Integrated Lions büyük ödülünü de evine götürdü.


Bu yıl Cannes Lions'da en beğenilen kampanyalardan biri olan "Decode Jay-Z" için Droga5, Jay-z'nin otobiyografisinin kitap olarak yayınlanacağını öğrenmesiyle harekete geçmiş. 350 sayfalık kitabın her sayfasını, sayfadaki şehirler, mekanlar, mahallelerdeki outdoor mecrasında sergilemeye başlamış. İnsanlar, Bing üzerinden olayların geçtiği sokakları, mahalleleri, Jay-z'nin mekanlarını seçerek hayatını okumaya başlamışlar. Böylece kitap, mekanlar, dijital dünya, outdoor mecrası içiçe geçerek tüketiciye ilginç bir deneyim yaşatmışlar.

25 Haziran 2011 Cumartesi

Büyük fikirleri olan reklam yazarı 100 yaşında

“Beni, bazı büyük fikirleri olan bir reklam yazarı olarak hatırlamalarını isterim.”
23 Haziran 1911’de İngiltere’de, West Horsley’de İskoçyalı bir baba ve İrlandalı bir annenin oğlu olarak dünyaya gelen David Mackenzie Ogilvy 100 yaşında. Ogilvy ajanslarının tüm dünyada kutladığı Ogilvy’nin doğum günü dünyanın en büyük pazarlama etkinliği Cannes Lions’ta da unutulmadı.


Ogilvy, bir reklam ajansının kurucusu olduğu 1949 yılına kadar, İngiltere, Fransa ve Amerika’da bir çok meslek denemişti: Aşçılık, satıcılık, istihbaratçılık, çiftçilik… Satıcılık yaptığı sırada henüz 24 yaşındayken Aga fırınları için yazdığı “Aga Fırınlarını Satmanın Teori ve Pratiği” isimli el kitabı satışla ilgili yazılmış en iyi el kitaplarından biri olarak bilinir. O kitap aynı zamanda Ogilv'nin reklamcılığa adım atmasında da önemli rol oynar.


1935’te Londra’da Mather&Crowther ajansında işe başladıktan üç yıl sonra Amerikan reklamcılığını incelemek üzere New York’a gönderilir Ogilvy. 1938-1949 yılları arasına ise bir çok iş sığdırır: Gallup Audience Research Institute yönetici yardımcılığı, İngiliz Gizli Servisi ve İngiltere Büyükelçiliği’nde çeşitli görevler… 1945-1949 yılları arasında ise karısı ve 4 yaşındaki oğluyla Pensilvanya’da bir Amish kasabasına yerleşerek çiftçilik yapar. Ogilvy, bu işte başarısızlığa uğrayınca bir reklam ajansı kurmanın zamanı geldiğine karar verir.

1950’li, 1960’lı yıllardaki reklamın altın çağına damgasını vuran önemli reklamcılardan biri oldu Ogilvy. Ünlü Rolls-Royce reklamını da o dönemde yazdı: “At 60 miles an hour the loudest noise in this new Rolls-Royce comes from the electric clock”

Ogilvy, reklamın sanatsal yönüyle satış yönünün birbirine karıştırılmaması gerektiğini sık sık dile getirmiştir. Reklamcılığın avangart bir sanat biçimi olarak gören kişiler tarafından istila edildiğini savunan Ogilvy, bu kişilerin hayatlarında hiçbir şey satmadıklarını ve tek amaçlarının Cannes Festivali’nde ödül kazanmak olduğunu söylemişti. “Beş yıl kapı kapı dolaşıp Aga fırınlarını satmamış olmasaydım herhalde ben de aynı hataları yapardım” diyen Ogilvy, satıcının her zaman satıcı kaldığını savunmuştu.


David Ogilvy 1963’te, reklamcılık tarihinin en çok okunan kitaplarından birini yazd: Bir Reklamcının İtirafları. 1973 yılında Fransa’ya 14.yüzyıldan kalma bir şato olan Touffou’ya yerleştiğinde kreatif direktörlüğü bırakan Ogilvy 80’lerde Ogilvy & Mather Hindistan’ın yöneticiliğini yürüttü. Bir dönem Frankfurt ofisinde de çalışan Ogilvy 1989’da Martin Sorell’in Ogilvy & Mather’ı satın alarak WPP networküne katmasından 10 yıl sonra 1999’da bir yaz günü Fransa’da Touffou’da hayata veda etti.

Ogilvy arzuladığı gibi her zaman büyük fikirleri olan dünyadan gelmiş geçmiş en iyi reklam yazarlarından biri olarak hatırlandı ve hatırlanmaya devam ediyor.

Kadın yaratıcılığı üzerine

Dünyanın en etkili 50 kişisi arasında ilk sıralarda yer alan Arianna Huffington, bu hafta Cannes Lions Yaratıcılık Festivali’nde yaptığı yaratıcılıkla ilgili konuşmada “Lehman Brothers, Lehman Brothers değil de Lehman Brothers & Sisters olsaydı bugün yaşıyor olurdu” dedi. Kadınların iş hayatında ciddi farklılıklar yarattıklarını belirten Huffington, kadınların yapısal olarak yaratıcılığa daha yatkın olduklarını iddia ediyor.

Dünyanın en hızlı gelişen ülkesi, şu anda dünyanın en büyük ikinci ekonomisi olan Çin’in verilerin detayına baktığımızda, Huffington’a hak vermemek elde değil. Çin’de nüfusun yaklaşık yüzde 49’u (652.9 milyon) kadın. Çin’de kadınların çalışma oranı çok yüksek. Ülkede yüzde 34’ü üst düzey yönetici olarak çalışan kadınların yüzde 19’u CEO.

Haziran başında Unilever’in Şangay’daki Tüketici İçgörü ve İnovasyon Merkezi’ni ziyaret ettiğimizde birçok sunum izledik. Unilever yöneticilerinin sunumlarının yanı sıra Ogilvy Asya Pasifik Bölgesi Kültür-İçgörü Direktörü Kunal Sinha’nın sunduğu araştırma sonuçları Çinli kadının güzellik anlayışı, ekonomiye katkısı, yaratıcı sektörlerdeki başarısı hakkında da çok şey öğrenmemizi sağladı.

Komünist Market Elemanları

Çin’deki Unilever Tüketici İçgörü ve İnovasyon Merkezi yöneticilerinin anlattığı ilginç bir olay kadınların ticari hayattaki başarısının bir başka kanıtı:

Çin’in en yaygın market içi aktiviteleri yapın şirketlerinden birisinin sahibi ve yöneticisi bir kadınmış. Bu kadın şirketini kurarken bir araştırma yapmış ve çevresine “Ülkedeki marketlerin yöneticilerine nasıl ulaşırım? Ülkenin her köşesindeki marketlerle nasıl çalışabilirim? Nasıl Pazar lideri olabilirim? Eğer bunları başarırsam, bu marketlerde market içi etkinlik yapabilmek için yerel insanlara nasıl ulaşırım?” diye sormaya başlamış. Araştırmaları sırasında ülkenin her yerine uzanan tek organizasyonun Çin Komünist Partisi’nde olduğunu öğrenmiş. Bunun üzerine bu girişimci hanım Komünist Parti yöneticilerine gitmiş ve projesini paylaşmış. Parti yöneticileri projede işbirliği yapmayı kabul etmişler ve kendisine hem market yöneticilerine ulaşma imkanı ve hem de insan kaynağı sağlamışlar.

Sonuç olarak şu anda ülkenin en büyük market içi aktivitesi şirketlerinden birinin elemanlarının büyük bölümü Çin Komünist Partisi’nin üyeleri ve onların bulduğu insanlardan oluşuyormuş.

Gördüğünüz gibi, yaratıcı düşünmenin sonu yok. Ve galiba Arianna Huffington haklı.

17 Haziran 2011 Cuma

KAGİDER 61. Hükümet'ten 10 kadın bakan bekliyor

Türkiye Kadın Girişimciler Derneği 8 yıl önce iş dünyasının 37 öncü girişimci kadını tarafından kuruldu. Benim de kurucuları arasında bulunduğum KAGİDER'in temel misyonu Türkiye'de kadının ekonomik hayatta varlığının artması için çalışmak. 8 yılda iyi bir yol almış sayılsak da  geldiğimiz noktanın Türkiye için çok çok yetersiz olduğunun farkındayız. Ayrıca bu 8 yılda anladık ki siyasilerin, bürokrasinin, desteği olmadan, onları belirli konularda ikna etmeden kadının iş hayatına atılmasının önündeki engelleri kaldırabilmek çok da kolay değil.

Mart 2011'den bu yana KAGİDER'in başkan yardımcısıyım, başkan yardımcılığının yanı sıra iletişiminden sorumluyum. Seçimlerden önce KAGİDER yönetim kurulu olarak siyasilere nasıl bir mesaj vermeliyiz, onlardan neler talep etmeliyiz konusunu tartışmaya başladık. Tartışmanın sonucunda çıkan verilerle oturup talebi kaleme almak görevi de her zamanki gibi bana düştü. Birçok gazetede rastladığınız KAGİDER'in 61. Hükümetten taleplerini dile getiren yazımızı kayıtlara geçmesi için blogumda da yayınlamayı Türk kadınına bir borç olarak görüyorum.

Bizim 61. hükümetten talep ettiklerimiz arasında en dikkat çekici olan 10 kadın bakan idi. Geçen dönem 2 kadın bakan vardı kabinede ve arkadaşlarım 4 tane talep edelim dediler. Ancak ben nüfusunun yarısı kadın olan bir ülkede zaten yüzde 14 parlamento temsiliyetinin yetersiz olduğunu düşünerek bu sayıyı 10'a çıkardım. Böylece hükümet kadın erkek temsiliyet eşitliği için en iyi örnek olacaktı. Bunun kolay bir rakam olmadığının elbette farkındayım. Biz istedik, ancak bakalım ne kadar ciddiye alınacağız?

İşte KAGİDER'in 61. Hükümetten 6 talebinin yer aldığı mektubumuz:

Türkiye Kadın Girişimciler Derneği KAGİDER’in Yönetim Kurulu seçimlerin ardından kurulacak olan 61. Hükümete tüm Türkiye kadınları adına taleplerine dile getiren bir basın açıklaması yaptı.

Açıklamada şu görüşlere yer verildi:

12 Haziran 2011 Genel Seçimleri yüzde 87 gibi rekor bir katılımla ve demokratik bir olgunlukla tamamlanmıştır. Her ne kadar bu seçimde Türkiye demokrasi tarihinde bir rekor kabul edilen 78 kadın milletvekili parlamentoya girmiş olsa da nüfusumuzun yarısının kadın olduğu düşünüldüğünde parlamentodaki yüzde 14’lük temsiliyet oranı kadınlar adına temsilde adalet noktasına hala bir hayli uzaktır.

Biz KAGİDER Yönetim Kurulu olarak parlamentoya giren dört siyasi partimizi ve seçilen tüm kadın milletvekillerimizi gönülden kutluyoruz.

Bugün Türkiye ne yazık ki dünyada kadın erkek eşitliği ve toplumsal gelişmişlik endeksinde 134 ülke arasında 126.sırada yer almaktadır. 2023’te nasıl Türkiye olarak ana hedefimiz en büyük 10 ekonomi arasına girmekse, kadın-erkek eşitliği ve toplumsal gelişmişlik endekslerinde de en ileri ülkeler düzeyine çıkmayı hedeflemeliyiz.

Türkiye’nin tüm kadınları adına, girişimci kadınlar olarak Türkiye Cumhuriye’tinin 61. Hükümetinden beklentilerimiz şunlardır:

1. Bireyleri, bireylerin haklarını ve özgürlüklerini korumayı esas alan bir anayasanın başta parlamentodaki siyasi partiler esas olmak üzere toplumdaki tüm kesimlerin ve tüm azınlıkların görüşlerinin de alınarak büyük bir toplumsal uzlaşmayla hazırlanması.

2. Kadınların toplumsal ve ekonomik hayattaki varlığının güçlendirilmesi; başta kadının iş gücüne katılım oranı olmak üzere tüm fırsat ve cinsiyet eşitsizliği sorunlarının çözülmesi.

3. 61. Hükümette en az 10 kadın bakana yer verilmesi ve böylelikle kadınların siyasi ve idari temsili konusunda topluma örnek olunması.

4. 6 Haziran 2011 tarihinde kurulduğu ilan edilen Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın yeniden Kadın Bakanlığı’na dönüştürülmesi ve Eşitlik Çerçeve Yasası’nın bir an önce çıkarılması.

5. Bürokraside, yönetim kadrolarına atamalarda yüzde 50 kadın kotasının uygulanarak, çalışma hayatında kadın erkek eşitliğinin sağlanması.

6. Kadın girişimciliğini teşvik konusunda ihtiyaç duyulan tüm yasal tedbirlerin alınması, kadın girişimcilerin ekonomik kredi oranlarıyla desteklenmesi ve hükümet tarafından “Kadın Girişimci Seferberliği”nin başlatılması.

Bu vesileyle 61. Hükümete Türkiye’de demokrasinin iyileştirilmesi, ekonominin geliştirilmesi ve toplumsal-sosyal sorunların çözülmesi yolundaki çalışmalarında başarılar dileriz

12 Haziran 2011 Pazar

Çinli kadının güzellik trendleri

Çin, dünyanın en kalabalık ülkesi. Çin’de 1.34 milyar insan yaşıyor ve yüzde 48.73’ü yani 652.9 milyonu kadın. Kadınların 321 milyonu anne. Batıda durgun pazarlardaki ciro kaybını hemen tüm markalar Çin pazarında kapatmaya çalışıyorlar. Bir nevi kurtarıcı market.

Güzellik sektörü tüm dünyada olduğu gibi Çin’de de büyük bir sektör. Unilever’in Şangay’daki Tüketici İçgörü ve İnovasyon Merkezi’ni ziyaret ettiğimizde birçok sunum izleme fırsatımız oldu. Ogilvy Asya Pasifik Bölgesi Kültür-İçgörü Direktörü Kunal Sinha’nın sunumu en ilginç olanlardan birisiydi. Kunal, Çin kadınıyla ilgili detayları paylaşırken Çinli kadının güzellik trendlerini de anlattı. Çin'de bu alanda gördüğüm en belirgin farklılıklardan birisi kozmetiklerin teni beyazlatan türlerinin olması.

Çinli kadının çalışma oranı yüksek, para kazanıyor, güzelliğe para harcıyor ve zaman ayırıyor. Estetik operasyonlarda Çin, ABD ve Brezilya’dan sonra üçüncü sırada yer alıyor. Çinli kadınlar daha beyaz bir cilt, daha büyük gözler istiyorlar ve batılı kadın gibi görünmek istiyor. Ama onun en hayran olduğu kadın tipi Japon kadını. Çin'li kadın özellikle Japon kadının cildi gibi bircilt istiyorlar.

Çin kadınının 6 güzellik trendi

Nihai hedef: Işıltılı, pürüzsüz beyaz bir cilt

Çinli kadın soluk beyaz bir ten değil, pembemsi, inci beyazı, doğal görünümlü sağlıklı doğal bir cilt arayışında. Bu nedenle de başka ülkelerde dikkatimi çekmeyen bir kozmetik türüyle karşılaştım. Kremler, losyonlar, nemlendiricilerin mutlaka beyazlatan türleri de raflardaki yerlerini almış durumda.

Beyaz ten Çin’de yüksek statü göstergesi kabul ediliyor. Aynı zamanda cazip ve seksi görünmenin şartı olarak kabul ediliyor.

Peter Pan Trendi: Anti-aging yoluyla yaşlanma

Çin’de anti-aging hem kadınlar, hem erkekler için çok çekici. Daha genç görünmek birçok Çinli için sosyal bir ihtiyaç. Bunu makyaj, kıyafet, yaşam biçimi, teknoloji pisikolojik ve fiziksel desteklerle elde etmeye çalışıyorlar. Peptit, altın tozu, mineraller, havyar, kalojen, botoks gibi maddeler yoğun talep görüyor.

Sağlık ve Bakım: İçsel huzur ve çekici görünüm

Çinli kadın için güzellik bir dengedir. Sağlık ve güzellik birbirinden ayrılamaz. Bu dengeyi iç huzur ve çekici bir dış görünümle yakalamaya çalışıyor. İç huzur için yoga ve seyahat, geleneksel Çin içeceklerini tercih ediyor. Dış çekicilik için yüksek teknoloji ürünleri kullanıyor. Örneğin kalojen benzeri ürünlerin cilt için kullanılan türlerinin yanısıra tablet olarak, yenilebilir versiyonu da kullanılıyor.

Doğal Trend: Geleneksel Çin Bilgeliğinin yeniden doğuşu

Doğal maddeler, yerel bitkiler ve baharatlar, ginseng gibi Çin’e özgü bitkilere ilgi yeniden yükselmiş. Ayrıca dış güzellik için kaplıca ve spa tedavileri çok tercih ediliyor. Makyaj renklerinde doğal ve organic renkler kullanılıyor. Çinli kadın sadece güzellik değil, hoşgörü, tazelik, aromaterapi ile doğanın özünü yakalamaya çalışıyor.

Spa, güzellik salonu, masaj gibi deneyimleri eve getiren ürünler
Çin’de spa ve güzellik salonları, cilt bakımı oldukça popüler. Kadının çalışma oranı çok yüksek. Dolayısıyla stresle mücadele etmek isteyen Çinli kadın için spa, masaj gibi tedavi yöntemleri oldukça Önemli. Ayrıca spa, masaj, cilt bakımı ürünleri evlerde de oldukça yoğun kullanılıyor.

Nötr güzellik: Daha farklı güzellik manzaraları

Çinliler artık farklı görünümleri daha hoşgörüyle karşılıyorlar. Özellikle gençler için nötr güzelliğin yükselişi belirli bir tip güzelliğin seçiminden çok güzelliğin geleneksel veya çoğunluğun görünümüne karşı bir isyan olarak değerlendiriliyor.


Erkek görünümlü Çinli kızlar, ya da daha feminen Çinli erkekler Çin’de artık yadırganmıyor.

2 Haziran 2011 Perşembe

Amsterdam: insanın yarattığı bir şehir

Amsterdam
çok ilginç bir şehir. Hollanda’nın başkenti ama hükümet burada değil, Lahey’de. 12. Yüzyılda bir balıkçı köyü olarak kurulmuş, 1600’lerin başında ise su ve kanallar şehri olarak yeniden planlanmış. Bu etkileyici şehirde 600’den fazla köprü var.

Bir şehri bu kadar düzgün şekilde planlamak ve tasarlamak Tanrı vergisi bir yetenek ister. Amsterdam’dayken şunu düşündüm: Bazı şehirleri insanlar yapıyor ve koruyor (kesinlikle Amsterdam onlardan biri), bazı şehirlere ise insanlar sürekli zarar vermeye çalışıyor ama Allah koruyor. Mesela İstanbul bu şehirlerin başında geliyor.

Bu kadar çok bisikleti ve bisikletliyi Amsterdam'dan başka hiçbir yerde görmedim. Tüm yollarda yaya geçidi, bisiklet yolu ve raylı sistem yan yana. Şehirde 1 milyonu aşkın bisiklet bulunduğu söyleniyor ki bu sayı şehrin nüfusundan fazla. Şehrin nüfusunun 750 bin civarında olduğu söyleniyor. Ulaşım, bisiklet ve tramvayla sağlanıyor. Bu hava kirliliğini önlemek için de çok büyük bir şans.


Şehrin her yerinde mutlaka tasarımın ne kadar önemsendiğini hissediyorsunuz. Red Light Street’te bile. Bizdeki gibi asla bir tabela kirliliği yok. Geçmiş yazılarımdan birisinde Gorilla Volksrant sergisinden bahsetmiştim. Sergi Amsterdam’lı iki grafik sanatçısının Lesley Moore ve Herman van Bostelen’in ürünlerinden oluşuyordu. De Volkskrant isimli günlük gazetede ön sayfadaki haberlere her gün yaptıkları görsel tasarımları sergileştirmişlerdi ve ben Milano Tasarım Müzesi’nde rastlamıştım o sergiye. İşte Amsterdam’lı sanatçıların "New direction for Amsterdam city marketing" isimli bir haber için yaptıkları yukarıdaki tasarım Amsterdam'ın yeni rotasını çizmiş gibi.

Amsterdam da ne görmek isterseniz onu görüyorsunuz. Sevmediğim yönleri olmadı mı? Oldu tabii ki. Hem de çok. Örneğin bazı yerlerde ot kokusu olduğu söylenen rahatsız edici koku. Ya da vitrinlere kadınların yerleştirilmesi ve onların bir mal gibi sergilenmesi.

Ama şehrin tasarımı o kadar güzel yapılmış ve tüm bu olumsuzluklar çevresini o kadar rahatsız etmiyor ve kendi halinde ki, istemiyorsanız onları görmeyebilirsiniz. Kısaca hangi güzelliği görmek istiyorsanız onu görüp diğerlerini direk geçebilirsiniz. Tasarımın gücü bu olsa gerek.